Annelik üzerine birkaç mesele…

IMG_1623

Belki sosyal medya üzerinden haberi olanlar vardır, ben ikinci kez anne oldum hamdolsun. Abimiz gibi Salih de bir süre yoğun bakımda kaldı. Tabi onun gibi iki ay değil, 15 gün.. Şimdi geçtiği için şükrediyorum ama o günler gerçekten benim için çok zordu. İnsanın doğurduğu çocuğuna 15 gün elini sürememesi, hergün sadece iki dk gördükten sonra yüzünü unutması iç sızlatan birşey. Yoğun bakımın kapısında beraber beklediğimiz ailelere bakınca kendi halimden şikayet etmeye utanır oldum. Beterin beteri var.. Allah hastane köşelerinde derman arayanların yardımcısı olsun.

Şimdi Salih üç aylık, şükürler olsun sağlığı iyi durumda.

Her zaman ikinci çocuğun daha kolay büyüdüğünü söyler dururlardı, doğruymuş. Öncelikle sizi nelerin beklediğini bildiğiniz için sizi zorlayan her durumda şaşkına dönmüyorsunuz. İlk çocuk bir anda özgür hayatınıza engel olunca hafif bir şaşkınlık oluyor. Yasir için 8 ay boyunca sütü sağarak verdiğimi düşünürsek, özgürlüğümün nasıl engellendiği biraz olsun anlaşılır. Süt sağma üç saatte bir yaptığım bir saat süren bir işti, iki saatte bir de yarım saat süren besleme işim vardı. Aralarda alt açmalar, uyutma çalışmaları ve şanslıysam yemek yeme.. Huf, yazarken yoruldum. 🙂

Yasir’de hep sütü sağmaya odaklandığım için onun her ağlamasını kendime engel olarak algılıyordum. Aslında fedakarlık yapıyordum ama istediğim hep sağabilmek için kendime zaman ayırabilmekti. Bu düşünce sağma işi sona erdiğinde de devam etti farkında olmadan. Çocuk bana engel oluyor düşüncesi aslında kolay olan işleri bile zorlaştırıyor, insan hiçbir şeyden zevk alamaz hale geliyor.

Bu sefer bu düşünce yapısından uzaklaşmaya çalışıyorum. Ne zaman ki işlerin arasında çocuk bakmak yerine, çocuk bakmanın arasında işlere vakit ayırmaya odaklandım, o zaman huzur buldum. Yeni bebekli insanların en az üç yıl kendilerine belki hiç zaman ayıramayacaklarını kabullenmesi gerekiyor. Tabi ki öyle olmuyor ama beklenti içinde olmamak sonradan önümüze çıkan güzelliklere daha fazla kıymet vermemize sebep oluyor. Ama insan hep kendi özel zamanının beklentisi içinde olunca, aralarda hediye gelen minik zamanlar bile gözüne az görünüyor, mutlu olamıyor.

Bir anne önce bencil düşünce yapısından kurtulmalı. Bugün dışarı çıkamadım, iki dk oturamadım, bana hiç rahat vermedi demek yerine empati yapmalı; çocuğum rahat edemedi, bugün bir sıkıntısı vardı demeli.

Bu durumda babalara da çok iş düşüyor. Kendini çocuklara dayan eşine merhametle yaklaşıp yardım talebinde bulunan bir baba, huzurlu bir anne demek. Çocuk işi annenin görevi deyip kenara çekilmek, anneyi çocuklarına karşı sabırsız ve hırçın yapıyor.

Bu yazı kendi açımdan bir özeleştiri yazısı aslında. Kendimde bu farkındalığı canlı tutmak istiyorum. Bu sefer anneliğin ve bebeğin en güzel zamanlarının tadını çıkarmaya odaklanmak istiyorum. Uykusuz gecelere, az gelen süte, eve tıkılıp kalmaya ah vah edip güzel anları kaçırmak istemiyorum. Çünkü günler çok hızlı akıp geçiyor, anne olmak çok büyük bir nimet ve ben şikayet edip şükürsüz olmaktan korkuyorum.

Annelik üzerine birkaç mesele…

IMG_1623

Belki sosyal medya üzerinden haberi olanlar vardır, ben ikinci kez anne oldum hamdolsun. Abimiz gibi Salih de bir süre yoğun bakımda kaldı. Tabi onun gibi iki ay değil, 15 gün.. Şimdi geçtiği için şükrediyorum ama o günler gerçekten benim için çok zordu. İnsanın doğurduğu çocuğuna 15 gün elini sürememesi, hergün sadece iki dk gördükten sonra yüzünü unutması iç sızlatan birşey. Yoğun bakımın kapısında beraber beklediğimiz ailelere bakınca kendi halimden şikayet etmeye utanır oldum. Beterin beteri var.. Allah hastane köşelerinde derman arayanların yardımcısı olsun.

Şimdi Salih üç aylık, şükürler olsun sağlığı iyi durumda.

Her zaman ikinci çocuğun daha kolay büyüdüğünü söyler dururlardı, doğruymuş. Öncelikle sizi nelerin beklediğini bildiğiniz için sizi zorlayan her durumda şaşkına dönmüyorsunuz. İlk çocuk bir anda özgür hayatınıza engel olunca hafif bir şaşkınlık oluyor. Yasir için 8 ay boyunca sütü sağarak verdiğimi düşünürsek, özgürlüğümün nasıl engellendiği biraz olsun anlaşılır. Süt sağma üç saatte bir yaptığım bir saat süren bir işti, iki saatte bir de yarım saat süren besleme işim vardı. Aralarda alt açmalar, uyutma çalışmaları ve şanslıysam yemek yeme.. Huf, yazarken yoruldum. 🙂

Yasir’de hep sütü sağmaya odaklandığım için onun her ağlamasını kendime engel olarak algılıyordum. Aslında fedakarlık yapıyordum ama istediğim hep sağabilmek için kendime zaman ayırabilmekti. Bu düşünce sağma işi sona erdiğinde de devam etti farkında olmadan. Çocuk bana engel oluyor düşüncesi aslında kolay olan işleri bile zorlaştırıyor, insan hiçbir şeyden zevk alamaz hale geliyor.

Bu sefer bu düşünce yapısından uzaklaşmaya çalışıyorum. Ne zaman ki işlerin arasında çocuk bakmak yerine, çocuk bakmanın arasında işlere vakit ayırmaya odaklandım, o zaman huzur buldum. Yeni bebekli insanların en az üç yıl kendilerine belki hiç zaman ayıramayacaklarını kabullenmesi gerekiyor. Tabi ki öyle olmuyor ama beklenti içinde olmamak sonradan önümüze çıkan güzelliklere daha fazla kıymet vermemize sebep oluyor. Ama insan hep kendi özel zamanının beklentisi içinde olunca, aralarda hediye gelen minik zamanlar bile gözüne az görünüyor, mutlu olamıyor.

Bir anne önce bencil düşünce yapısından kurtulmalı. Bugün dışarı çıkamadım, iki dk oturamadım, bana hiç rahat vermedi demek yerine empati yapmalı; çocuğum rahat edemedi, bugün bir sıkıntısı vardı demeli.

Bu durumda babalara da çok iş düşüyor. Kendini çocuklara dayan eşine merhametle yaklaşıp yardım talebinde bulunan bir baba, huzurlu bir anne demek. Çocuk işi annenin görevi deyip kenara çekilmek, anneyi çocuklarına karşı sabırsız ve hırçın yapıyor.

Bu yazı kendi açımdan bir özeleştiri yazısı aslında. Kendimde bu farkındalığı canlı tutmak istiyorum. Bu sefer anneliğin ve bebeğin en güzel zamanlarının tadını çıkarmaya odaklanmak istiyorum. Uykusuz gecelere, az gelen süte, eve tıkılıp kalmaya ah vah edip güzel anları kaçırmak istemiyorum. Çünkü günler çok hızlı akıp geçiyor, anne olmak çok büyük bir nimet ve ben şikayet edip şükürsüz olmaktan korkuyorum.

Yeni Doğan Kurabiyeleri

Oğlumuz 58 gün boyunca kaldığı yoğun bakımdan 10 gün önce çıktı. İki ay boyunca yaşadığımız bu zorlu süreçte bize destek olan ailelerimize, arayan ve ziyaretimize gelen dostlarımıza, zamanında verdiği doğru kararla her şeyin yoluna girmesine vesile olan doktorum Mehtap Yazıcıoğlu‘na, bebeğimin doğduğu andan itibaren yanında olup, itinayla ilgilenen Dr. Cihan Berkarda‘ya, her gün bizi yoğun işlerinin arasında güleryüzle kabul eden yoğun bakım ünitesi hemşirelerine ve son olarak da dün bebeğimizin ameliyatını başarıyla gerçekleştiren Dr. Mustafa Akman‘a çok teşekkür ediyoruz. İnşallah bundan sonra oğlumuz evinde daha da çabuk toparlar ve normal gelişim seyrini yakalar.

Araba ve ayak şeklindeki şeker hamurlu kurabiyeleri de annem yaptı. Tarif sevgili Burçin’den.. Anneannemize çok teşekkürler..

MALZEMELER
250 gram tereyağı (oda sıcaklığında)
1 yumurta
1 su bardağı pudra şekeri
4 yemek kaşığı kakao
4 su bardağı un
½ su bardağı nişasta
1 çimdik tuz
1 çay kaşığı karbonat

YAPILIŞI
Oda sıcaklığındaki tereyağ ve şeker mikser ile krema kıvamına gelene kadar çırpılır. Yumurta da eklenip biraz daha çırpılır. Birlikte elenen kuru malzemelerin tamamı da ilave edilerek yoğrulur. Hamur yarım saat buzdolabında dinlendirildikten sonra un serpilmiş bir yüzeyde merdaneyle açılarak arzu edilen şekildeki kalıplarla kesilir. Kurabiyeler yağlı kağıt serilmiş tepsiye dizilerek önceden 175 dereceye ayarlanmış fırında 10-12 dakika kadar pişirilir. Kurabiyeler soğuduktan sonra şeker hamuru da ayrı bir yerde incecik açılarak aynı kalıplarla kesilir. Arzu edilirse harfli kalıplarla üzerine yazı veya tarih yazılır. Kurabiyelerin üzerine çok az bal sürülerek hamurlar kurabiyelerin üzerlerine yapıştırılır.