Beyaz Fırın'ın Renkli Daveti

Cumartesi günü Beyaz Fırın’daydık annemle beraber. Davetiye bile ilginç bir buluşma olacağının sinyallerini veriyordu. Davetiyenin olduğu kutudan yumurta ve bir kese un çıktı, ne kadar ilginç bir fikir değil mi?

Oraya vardığımızda bu şahane sofra karşıladı bizleri. Beyaz Fırın beşinci nesil yöneticisi Nathalie Hanım bizi harika bir şekilde ağırladı. Sanki uzun yıllardır tanıdığım bir arkadaşıma çaya gitmiş gibi hissettim kendimi. Bu sofrada Hıdır Usta da eşlik etti bize. Nathalie Hanımla beraber, yediğimiz poğaçaların hikayelerine kadar anlattılar bize.

İlk fotoğraftakiler ise makaron. Uzun zamandır tatmak istediğim bir lezzetti. Hayal ettiğim kadar varmış, çok güzellerdi. En çok vanilyalıyı beğendim. Bu lafımdan hepsinin tek tek tadına baktığımı da anlayabilirsiniz. Koskoca makaron kasesini tam önümde duruyordu, mümkün mü tatlarına bakmamak?! Menekşeli olan da farklı bir lezzet, onu da tavsiye edebilirim..

Şimdi sizleri çektiğim diğer fotoğraflarla başbaşa bırakıyorum.

Pasta şefi Yeşim Hanım Sable Breton yapımını uygulamalı olarak anlatırken..

Ve günün sonunda bu tatlı günün anısına, ismimize özel basılmış defter ve önlüklerimiz , makaronlarımızla döndük evlerimize..

Annem ve ben harika bir gün geçirdik Beyaz Fırın’da.. Bu harika organizasyonda emeği geçen herkese çok teşekkürler!

MSA'da Tefal ile keyifli bir gün…

Geçen haftalarda Tefal’den gelen bir davet üzerine annemle birlikte Mutfak Sanatları Akademisi’ne gittik. Esra Hanım gönderdiği davet mailinde, Tefal’in yeni ürünü olan Nutricook‘u bizlere tanıtacaklarını söylediği için çok heycanlıydım. Biz bloggerların fikirlerine bu şekilde değer verilmesi de beni ayrıca çok mutlu etti ..

MSA’ya vardığımızda herkes dil balıklarını almış, ıspanakla birlikte rulo yapmaya başlamıştı bile. Hemen yerlerimize geçip başladık şefimiz Aykut Bey’in talimatlarına uymaya.. Önce, safran soslu dil balığı pişirdik, tam altı dakikada! Safranı balık pişirirken kullanmak daha önce hiç aklıma gelmemişti ama bundan sonra sıklıkla kullanacağım kesinleşti. Leziz balığımızı yedikten sonra Actifry’da pirzola, Nutricook’ta da rizotto pişirdik. Bu ikisini de önceden Actifry’da kızarttığımız sebzelerle birlikte yedik. Hem de hiç vicdan azabı duymadan 🙂 Çünkü Actifry’da bir kilo patates sadece bir kaşık yağ ile kızarıyor.

Ben Actifry satın almak için daha ufak boyunun çıkmasını beklerken, Tefal biraz daha büyüğünü üretmiş. Demek ki kızartma sağlıklı olunca benim büyük sandığım boy bile yetmiyor ailelere..

Yemekten sonra da elmalı tatlımızı pişirip, şefimizin bizler için önceden hazırladığı çikolatalı tatlı ile birlikte afiyetle yedik.

Bu güzel etkinliğin sonunda Tefal ekibi hoş bir süprizle uğurladı bizleri.. Unutulmayacak bir deneyimi bize yaşattıkları için, fikirlerimize değer verip dinledikleri için ve güzel hediyeleri için hepsine tek tek teşekkür ediyorum..

Yasir de Nutricook ile ona pişireceğim sağlıklı yemekler için oldukça heycanlı. Getirdiğim broşürleri uzun uzun inceledi kendisi..

Lezzet okulunda bir gün..

Geçtiğimiz haftasonu annemle beraber Kalamış yollarına düştük. Hobimle Lezzet Okulu’nda Softbowl’un davetlisi olarak çay saati dersine katıldık beraber. Şefimiz Hayal Demirkol ile Softbowl ürünlerini kullanarak birkaç tarif denedik.

İlk defa bir lezzet okulunda bloggerlarla beraber yemek pişiren biri olarak bu işten çok keyif aldığımı söyleyebilirim. Bizi bu güzel organizasyona davet eden sevgili Sevil‘e özellikle teşekkür ederim.

Annem poğaçalara şekil verirken ben de çayımın yanında fırından yeni çıkmış mısırlı muffinlerin tadına baktım.

Daha sonra, ortası çukur kalıplarda pişen muffinlerin içlerini krem peynirle doldurup dereotuyla süsledik..

Poğaçaları tepsiye dizmeden önce yağlı kağıt yerine kullanılabilen silikomatı çok kullanışlı buldum. Hatta annem hemen çıkışta bir tane kendine satın aldı.

Mayalanmakta biraz yavaş davrandığı için ümidi kestiğimiz poğaçalarımız fırından çıktığında puf puf olmuşlardı. Lezzeti de muhteşemdi tabiki.. Bu güzel tarifleri bizimle paylaştığı için şefimiz sevgili Hayal‘e de çok teşekkür ederiz…

Algida Fabrikası Gezisi

Geçenlerde Algida’nın fabrika gezisi daveti için bir e-mail aldım. Fabrika Çorlu’da, Yasir’i da alıp gitmem imkansız. Ama neler olacak, fabrika nasıl çok merak ediyordum. Bu yüzden beni temsilen eşim iki arkadaşını da yanına alarak geziye katıldı. Ben daha fazla birşey söylemeyeyim, gerisini eşimin dilinden siz dinleyin..

Algida Çorlu Seferi

24 Mayıs, 2009. Günlerden cumartesi.  Güneş en güzel hâliyle ısıtmış İstanbul’u. Kadıköy Evlendirme Dairesi’nin karşısında bir büyük otobüs saatin 9 olmasını bekliyor.

Sefere çıkanlar biliyorlar Çorlu’ya doğru yol alacaklarını ama. Ne kadar sürecek bu seyahat, nasıl geçecek vakit… bunlar muamma. Ayağını bir semtten diğer semte kıpırdatmaya bile çekinen bizler için biraz endişe yok değil.

Algida’nın yemek (vb.) blogçuları için düzenlediği Fabrika Gezisi’ne, yemekzevki.net adına iki güzel arkadaşımla katılıyorum. Katılım konusunda bize Algida’nın anlaştığı iletişim firmasının temsilcisi Aylin Hanım yardımcı oluyor.

Aracımızın içerisinde değişik simâlar mevcut. Genelde blog camiasına yabancı olduğum için tanıyamıyorum. Bir tek, arada yazılarına baktığım, bir Uno toplantısında gördüğüm Uğur Özmen’i seçebiliyorum. Carte Dor’un ürün müdürü Canan Hanım da yolcular arasında.

Otobüste program olur diye bekliyorduk fakat cep telefonlarımızın kapatılmasını rica eden bir anons dışında ses olmadı. Yer yer çocuk ağlama ve sızlamaları arasında Çorlu’yu geçip kırmızı renkli, alımlı fabrika binasına giriş yapıyoruz.

Doğrudan konfernas odasında ağırlanarak Canan Hanım ve vardiya mühendisi İsmail Hakkı Bey’den Algida’nın kurumsallığı ve fabrikadaki süreçler hakkında bilgi alıyoruz. Toplantıya katılan herkesi tatmin edecek derecede bilgi veriyor İsmail Hakkı Bey. Adeta fabrika onunmuş gibi ve her şeyi eliyle yapıyormuş gibi olaya vakıf ve sahiplenme derecesi yüksek.

Sonrasında ise işin heyecanlı kısmı başlıyor.

Beyaz tulumları giyip, fabrika içine dalıyoruz. (Merak etmeyiniz efendim, yediğiniz kornetlere fazla yanaşmadık. Açıkta duran Magnum’lara yetişemeyecek kadar uzaktık.) Hijyen prosedürlerini uygulayarak geçiyoruz asıl üretim kısmına. Burada her türlü ürünün ayrı bir üretim parkı var. Ve hepsinde ayrı bir üretim süreci görülüyor. Örneğin Magnum ile Cornetto üretim parkı birbirinden çok çok farklı. Magnum’un alüminyum folyosu bile paketlerin kontrolünde farklılık oluşturuyor. Rahatlıkla söyleyebiliyoruz ki otomasyonun dibine vurulmuş. Dondurmaları dolduran, paketleyen ve donduran robotları görünce “maşallah” demeden geçemiyoruz.

Özellikle Viennetta için İsmail Hakkı Bey’den bilgi talebimiz olmuştu. Bizim üçlüyü özel olarak Viennetta bandına götürüp anlattı sağolsun. O özel tasarımın nasıl üretildiğini de kabaca görmüş olduk. O an üretim olsaydı daha güzel görecektik aslında.

Gezinin tatlı anlarından birini, henüz daha şok soğutmaya verilmemiş Vişneli Carte Dor’u tadarak yaşadık. Bir de cevizli, kaymaklı ve fındıklıyı bu şekilde test ettik. Suyu kaynağından içmek gibi, pakete yeni akıtılmış dondurmayı yemek de öyle güzel bir his yaşattı.

Fabrika gezisi, umduğumuzdan güzel ve verimli geçti. Çok şeffaf bir şekilde yenilen dondurmaların üretim üssünü bize sergilemiş oldular. Rakamlarla aram olmadığı için günde şu kadar dondurma üretiliyor vs. diyemeyeceğim. Ama o gün üretilen Magnum, Beyaz Büyü; Cornetto ise Fıstıklı idi. Her gün bir başka ürün çıkıyor bantlardan. Yatırımlar da süreklilik gösteriyor anlaşılan. Çünkü Magnum’a ait üretim sistemi 2009’da açılmış. Ayrıca bu ürünler iç pazardan öte dışarıya da gönderiliyor. Bu tesis çalıştıkça milli ihracatımıza da katkıda bulunuyor.

Üretim alanının çıkışında yine değişik dondurma ikramlarıyla ağırlandık. (Evet, yavaş yavaş dondurma kapasitemizi zorlamaya başlıyoruz.)

Şimdi ise sırada öğlen yemeğimiz var. Ben dondurma döneri gibi şeyler beklerken mangalda çevrilmiş etler yemeye başladık. Demek ki dondurma da bir yere kadar. Acıkınca yine dönüyoruz klasik mutfağımıza ve damak zevkimize. Başımızda kavak yelleri ve pamukları… Alerjisi olanların burun kaşıntılarına zirve yaptıran bir ortamdı. Ancak güzeldi, yemekler enfesti. Toplu bir hatıra fotoğrafı ve yine buzdolabından alınabilen hazır dondurmalarla atıştırma…

Artık demir alıyoruz Çorlu Tesisi’nden. Arkadaşımız Gökhan “bir daha da gelmem Çorlu’ya, Çorlu benim için bitmiştir” diyerek yüzümüzü tebessüm ettirdi. Kadıköy’e inip evimize doğru yol aldığımızda… elimizde çok şirin bir ısı muhafazalı çanta ve köpük kutu içinde birkaç dondurma vardı.

Sıcak ve hoş bir gün geçirmemizi sağlayan Algida ve Excel İletişim görevlilerine, fabrikadaki Hakkı Bey’e, Yasir’e selam söyleyenlere yemekzevki.net ailesi olarak teşekkür ederiz.

Lohusa Şerbeti (hoşgeldin bebek etkinliği)

Sevgili Yumurta Sepeti blogunun sahibinin hazırladığı “Hoşgeldin Bebek” etkinliğinden son anda haberim oldu. Geç kalmış olmama rağmen henüz bir aylık olan kuzenimin lohusa şerbetinin tarifini ve hediyelik şekerlerini paylaşmak istedim.

LOHUSA ŞERBETİ

Yarım kilo lohusa şekeri (kırmızı şeker, aktarlarda bulabilirsiniz) yaklaşık 2 kilo kadar su ile tencereye konur. 2 kilo kadar da toz şeker ilave edilir. Biz biraz tatlı yapıp sulandırarak ikram etmeyi düşündüğümüz için şekeri 2 kilo kullandık, daha az tatlı isterseniz, miktarı azaltabilirsiniz. Şeker, kırmızı şeker ve su kaynarken içine biraz da karanfil ve çubuk tarçın atılır. Bir iki taşım daha kaynatıldıktan sonra arzuya göre sıcak veya soğuk olarak servis edilir. Servis sırasında bardaklara kavrulmuş dolmalık fıstık ilave edebilirsiniz.

Alttaki ilk iki fotoğraftaki patik ve hırka kuzenimin hediyelik şekerleri. Diğer fotoğraflarda da hediyelerin bulunduğu sepet ve kapı süsü var.

   

          

 

Ezme Sebze Çorbası (YE#32)

Lama‘nın ev sahipliğini yaptığı 32. etkinlik “Çorba YE” için yaptığım bu çorbanın tarifi Leman C. Eryılmaz’ın kitabından. Asıl tarifte patates, pırasa, havuç, lahana ve kereviz kullanılıyor ama ben sadece havuç ve patates ile yaptım.

MALZEMELER
3 tane patates
2-3 tane havuç
2 kaşık yağ
1 kaşık un
et suyu veya su
1 tane soğan
tuz
terbiyesi için;
1 yumurtanın sarısı
1 su bardağı süt

YAPILIŞI
Sebzeler ayıklanıp doğrandıktan sonra doğranır.
Tencerede rendelenmiş soğan ve yağ kavrulur. Soğanlar ölünce, un ilave edilip karıştırılır.
Patates hariç diğer sebzeler de ilave edilip hafifçe öldürülür. Et suyu veya su ilave edilip sebzeler yumuşayıncaya kadar pişirilir.
Patates çabuk piştiği için en son ilave edilip biraz daha pişirilir.
Çorba blendırla ezilip başka bir tencereye tel süzgeçten geçirilerek aktarılır.
Ayrı bir kasede bir yumurtanın sarısı ezilip içine 1 bardak süt ilave edilir. Bu terbiye çorbanın suyuyla karıştırılarak ılıtılır ve kaynayan çorbaya ilave edilir.

Havuç Salatası – YE 26: aperatifler ve mezeler

Aslında sırada bekleyen önceki menülerden tarifler vardı, ama o tarfileri henüz sahiplerinden öğrenemedim. Şimdi de siteye yeni bir tarif eklemek isteğim için, akşam iftara pratik ve lezzetli bir seçenek olabileceğini düşündüğüm havuç salatasını sizlerle paylaşıyorum.

Havuçlar kabukları soyulup rendelendikten sonra sıvıyağda iyice kavrulur. Daha sonra yoğurt ve mayonez ile karıştırılır. Arzuya göre nane, pul biber ve mısır da ilave edilir. Soğuk olarak sevis edilir.

not: Tarifi ekledikten sonra annem bu tarifle 26. YE etkinliği aperatifler ve mezeler’e katılabileceğimi hatırlattı. Ben de etkinlik sona ermesine rağmen hemen Serpil‘e bir mail attım ve son anda etkinliğe katılmış oldum 🙂

Kestane Püreli Kurabiye

Annem bu kurabiyeleri daha önceden aralarına ayva marmelatı sürerek yapardı. Bu ayki etkinlik için kestane püresi ile yapmayı denedik. Kestane püresinin tarifi Leman Cılızoğlu Eryılmaz’ın kitabından.

MALZEMELER
Kurabiye hamuru için;
1 paket margarin
1 yumurta
4 yemek kaşığı pudra şekeri
Aldığı kadar un
Kestane püresi için;
300 gram kestane
1 su bardağı süt
1 su bardağı şeker

YAPILIŞI
Kurabiye hamuru için olan malzemeler karıştırılıp bir hamur elde edilir. Bu hamur merdaneyle açılıp çay bardağının ağzı ile kesilir. Kesilen yuvarlak hamurların yarısının orta kısımları bir şişenin ağzı ile kesilerek çıkarılıp, tepsiye dizilir. 170 derecelik fırında pişirilir.
Yıkanan kestanelerin sert kabukları soyulur. Zarları soyulana kadar suda kaynatılır. Soyulmuş kestaneler, üzerlerini geçecek kadar su konmuş bir tencerede suyu çekilene kadar pişirilir. Kestaneler ezilir ve şeker+süt karışımı yavaş yavaş ilave edilip biraz daha pişirilir.
Delik olmayan kurabiye parçasının üzerine bu kestane püresinden sürülüp üzerine delikli kurabiye parçası oturtulur. Pudra şekeri ve ceviz ile süslenerek servis edilir.

816_1653

Artan kestane püresinden minik toplar yapıp çikolata sosu ve fıstıkla süsledik. Çok şık ve lezzetli oldu.

Mamul (Filiz Tülü'den)

MALZEMELER
1 tatlı kaşığı mahlep
1 bardak tereyağ
2 bardak sıvı yağ
1 parket kuru maya(toz olanlardan)
1 tatlı kaşık anason
7 bardak un (veya irmik)
yarım kilo hurma
 

YAPILIŞI
Hurma dışında tüm malzemeler güzelce yoğrulur. Kulak memesi kıvamına gelince bir kenarda dinlenmesi için bırakılır.
İçine konulacak hurmaların tek tek çekirdekleri çıkartılır.. Rondo makinasında iyice kıyılır.. Kıyılmış olan hurma içine 2 tatlı kaşığı sıvı yağ koyulur.. Birazcık kayganlaşması ve daha kıvamlı olması için..
Biz hurma ile ilgili çalışmayı yaparken hamur dinlenmiş olduğundan hemen yapmaya başlayabiliriz..Ufak bir parça koparıp yuvarlak açıyoruz. Ortasına hurmadan koyup kapatıyoruz. Kapattığımız taraftan tepsiye diziyoruz.
Tadı gerçekten çok güzel bir kurabiye oluyor.. Yemeye doyamıyorsunuz..

Sevgiyle kalın..

Hurma YE #4 Son 12 durak

Yemek Etkinliği gezilerimize kaldığımız yerden devam ediyoruz. Tuhfe’nin sayfasından başlıyoruz. Aslında Tuhfe etkinliğe katılacağını bana çok önceden bildirmişti. Ancak ben ayın 15’inde tarifinin linkini tekrar göndereceğini düşündüğümden ve yoğun mail trafiğinden sitesini açamamıştım. En sona kaldığı için kendisinden özür dilyorum. Tuhfe bizlere Cevizli Hurma Pastası/Keki, Hurmalı Tatlı (dessert) ve Hurma şekerleri/topları olmak üzere tam üç tarif hazırlamış, hepsi birbirinden güzel görünen bu tarifler için teşekkürler.


Şimdi de Zeytin ağacı blogundayız. Ankara’dan Aslı Hanım, bizler için 5-6 aylık bebeklerin bile yiyebileceği Hurmalı Altın Keki yapmış. Labne peyniri ile servis ettiği bu güzel tarif için çok teşekkür ediyoruz.

Şimdi Amerika’dayız. Florida’dan Dilek Kuzey Afrika’ya ait Guvecte hurmali ve kaju findikli kusbasi kuzu tarifini bizlerle paylaşmış. Deneyince çok farklı ve güzel bir lezzetle karşılaşacağımızdan eminim. Ellerine sağlık diyor Kanada’ya Asya’nın mutfağına geçiyoruz.Asya bizlere Hurmalı Toplar hazırlamış. Kendisi bana ayrıca Arap mutfağına ait Hurmalı Mohlul tarifinden de bahsetmiş. Şimdilik sitesinde sadece hurmalı topların tarifi var, umarım mohlulu da en kısa zamanda kendi sitesinde görebiliriz.

Pastacı blogundan Burcu, tarifi tamamen kendine ait olan Çikolatalı Hurmalı Pasta‘yı bizlerle paylaşmış. Kendisi hasta olduğu için tarifi zor yetiştirmiş. Burcu’ya geçmiş olsun diyor, bu güzel görünümlü pasta için kendisine çok teşekkür ediyoruz.

Bizim Pastane blogundan Zinnur, etkinilik için tam dört tarif denemiş. Bunlardan ikisi kurabiye diğer ikisi de kek. İki farklı şekilde hazırlanan Ma’mul Kurabiyesi, Kakaolu Hurmalı Kek ve St. Nicholas Keki için Zinnur’a çok teşekkür ediyoruz.

Kaliforniya’dan Özlem bizlere Çift Hurmalı Kek pişirmiş. Özlem tarifinin David LeBovitz’e ait olduğunu söylediği bu keki çok güzel bir kalıba dökmüş. Kendisine bu hoş görüntü için teşekkür ediyoruz.

Semaver blogundan Hatice etkinlik için Hurmalı-elmalı, hurmalı-portakallı kurabiyeler yapmış. Hazırladığı iki farklı iç harç çok değişik ve hoş olmuş. Ellerine sağlık diyoruz.

Sevgili Pınar, bizler için iki tane hurmalı tarif denemek istemiş. Ama bulunduğu yerde hurma bulamadığı için deneyememiş. Canı sağolsun diyor bir sonraki etkinlikte buluşmayı ümit ediyoruz.

Almanya’dan Elçin taşınma telaşından dolayı etkinliğimize katılamadığı ve uzun zamandır bloguyla ilgilenemediği için bizlerden özür dilemiş. Estağfirullah diyor, en kısa zamanda yeniden aramıza katılmasını bekliyoruz.

Nihayet HurmaYE etkinliğinin sonuna geldik. Bu ayın ev sahibi olarak annem ve ben etkinlik için hurmalı kestaneli pilav ve hurma toplarını hazırladık. Umarım herkes beğenir. Pilav özellikle babamın çok hoşuna gitti. Ben bu etkinlikten çok keyif aldım, biraz yoruldum ama değdi. Ev sahibliğim sırasında herhangi bir hatam olduysa affınıza sığınıyorum. Eğer gözümden kaçan bir tarif varsa bildirirseniz bu posta eklerim. Etkinliğimize tarifleriyle ve/veya yorumlarıyla katılan herkese çok teşekkürler. Aralık ayındaki ev sahibimiz Devletşah‘ın bize çok güzel süprizler hazırlayacağını düşünüyorum. Şimdiden kolay gelsin 🙂

Bir takı blogu sahibi olan Filiz Tülü, hastalık sebebiyle bana hurmalı tarifini maille ancak bugün yollamış. Kendisi geciken tarifi için özür diliyor. Geçmiş olsun dileklerimizle.. Mamul tarifini bugün kendi blogumda yayınladım. Kendisine çok teşekkür ederim.