Nohut Köftesi (Falafel)

(kızarmadan önceki hali…)

Nohut köftesi, yani falafel Lübnan mutfağına ait bir yemek. Hep tadını merak ederdim ama nedense evde yapılamayacak kadar zor bir reçete zannederdim. Cafe pepela‘nın blogundaki tarife bakınca hiç de öyle zor olmadığını gördüm. Denedim, ve sonuç mükemmel. Hem sıcak hem soğuk olarak tüketebilirsiniz. Ama yanından yoğurdu eksik etmeyin. Ben soğuk halini daha çok sevdim diyebilirim.

MAZLEMELER
1 bardak haşlanmış nohut
1/2 bardak ince bulgur
1 büyük beyaz soğan (incecik doğrayın)
3 diş sarımsak rendesi (pepela’nın dediği gibi ben de bir büyük diş kullandım.)
1/2 demet ince kıyılmış maydonoz
1 tatlı kaşığı ince kıyılmış taze kişniş (kullanmadım)
1 büyük yumurta
2 tatlı kaşığı kimyon
1 çay kaşığı paprika (kullanmadım)
1 çay kaşığı kırmızı biber
1 çay kaşığı kekik
1 çay kaşığı karabiber
1 tatlı kaşığı susam veya çörek otu (yarım susam, yarım çörek otu kullandım)
2 çorba kaşığı tahin
2-3 çorba kaşığı galeta unu (yoğururken kıvamını ayarlamak için artırabilirsiniz)
1 buçuk tatlı kaşığı tuz
1/2 paket kabartma tozu
kızartmak için sıvıyağ

YAPILIŞI
(yapılış kısmı pepela’nın anlatımıyla..)
Bulgurun üzerini çok geçmeyecek kadar su koyup, ağzını kapatın ve 10 dk. çekmesini bekleyin.
Haşlanmış nohut, yumurta, sarımsak, soğan, tahin, kabartma tozu ve baharatları mutfak robotunda iyice çekin.
Karışımı kaba alın, bulgur ve galeta ununu ekleyip 1-2 dk. yoğurun.
2 saat kadar buzdolabında bekletin (Vaktiniz az ise 1 saat buzlukta da bekletebilirsiniz, ara sıra kontrol edin, sertleştiğinde kızartılmaya hazırdır.)
Harcınızdan ceviz büyüklüğünde köfteler hazırlayın.
Orta boy bir tencereye bol yağ koyup kızdırın. Kızdığını anlamak için ekmek parçaları atabilirsiniz.
Köftelerinizi yağa atıp, altın rengi alıncaya kadar kızartın.

Maraş notları..

Uzunca bir aradan sonra yeniden merhaba..

Sanırım herkes alıştı artık benim bu uzun ara verişlerime. Aslında anlatacak çok şey var ama nedense kafam rahat bir şekilde oturamıyorum bilgisayar başına. Yasir annesi kendisinden başka birşeyle ilgilensin istemiyor bu aralar. Kalabalık ortamlarda bulunmaya alışınca, evde tek başına sıkılıyor artık. Ayrıca bir aydır da gözlük takmaya (pek taktığı söylenemez ama, öyle diyelim) başladı, biraz da bu alışma sürecinden olsa gerek, buluttan nem kapar oldu.

Geçtiğimiz hafta da Urfa & K.maraş gezimizden döndük. Yasir’i babasının akrabalarıyla tanıştırdık, ben de eşimin memleketi Maraş’ı gezme fırsatı buldum. Biraz hızlı bir gezi oldu ama Maraş dondurması yemeden dönmedim tabi.. 🙂

Ayrıca Maraş’ın bir diğer meşhur yiyeceği ise, tarhana dedikleri cipse benzer bir çeşit çerez. Yoğurt, dövme buğday ve kekik ile yapılıyor. Kuruması için hasırların üzerine serilip, güneşte bekletiliyor. Tam kurumamış, nemli haline de frik deniliyor. Kuruyemişlerle beraber çayın yanında yiyor Maraşlılar tarhanayı. Ben ilk yediğimde hiç hoşlanmamıştım ama artık ben de sevmeye başladım. Bu tarhananın çorbası da oluyor, tarifini kayınvalidemden öğrendim, yaptığım zaman sizlerle de paylaşacağım. Çok lezzetli ve besleyici bir çorba oluyor.