Uzunca bir aradan sonra yeniden merhaba..
Sanırım herkes alıştı artık benim bu uzun ara verişlerime. Aslında anlatacak çok şey var ama nedense kafam rahat bir şekilde oturamıyorum bilgisayar başına. Yasir annesi kendisinden başka birşeyle ilgilensin istemiyor bu aralar. Kalabalık ortamlarda bulunmaya alışınca, evde tek başına sıkılıyor artık. Ayrıca bir aydır da gözlük takmaya (pek taktığı söylenemez ama, öyle diyelim) başladı, biraz da bu alışma sürecinden olsa gerek, buluttan nem kapar oldu.
Geçtiğimiz hafta da Urfa & K.maraş gezimizden döndük. Yasir’i babasının akrabalarıyla tanıştırdık, ben de eşimin memleketi Maraş’ı gezme fırsatı buldum. Biraz hızlı bir gezi oldu ama Maraş dondurması yemeden dönmedim tabi.. 🙂
Ayrıca Maraş’ın bir diğer meşhur yiyeceği ise, tarhana dedikleri cipse benzer bir çeşit çerez. Yoğurt, dövme buğday ve kekik ile yapılıyor. Kuruması için hasırların üzerine serilip, güneşte bekletiliyor. Tam kurumamış, nemli haline de frik deniliyor. Kuruyemişlerle beraber çayın yanında yiyor Maraşlılar tarhanayı. Ben ilk yediğimde hiç hoşlanmamıştım ama artık ben de sevmeye başladım. Bu tarhananın çorbası da oluyor, tarifini kayınvalidemden öğrendim, yaptığım zaman sizlerle de paylaşacağım. Çok lezzetli ve besleyici bir çorba oluyor.